Blockchain Teknolojisini Benimserken Tehlikelerden Kaçınma
Blockchain Teknolojisini Benimserken Tehlikelerden Kaçınma
1990'ların ortasında internet, Usernet geliştiricilerinin ve Silikon Vadisi atölyelerinin kapalı dünyasının dışına çıkarak herkesin erişebileceği bir noktaya geldi. İnternete ilgi çok büyüktü ve internet üzerinden yürütülen iş modelleri ve uygulamalar adeta patlama gösterdi. Herkes bu yeni teknolojilerin büyük bir dönüşüm yaratacağının farkındaydı, ancak o zamanlar internetin tüm potansiyelini anlayabilen kişi sayısı yine de azdı.
Blockchain teknolojisinin de benzer bir süreçten geçtiğini söyleyebiliriz. Bir zamanlar Bitcoin girişimcilerinin son derece teknik ve anlaşılması zor görünen dünyasıyla sınırlı olan Blockchain teknolojileri, artık açığa çıktı ve ticaret dünyasının ilgi odağı oldu. Geçen yıl girişim sermayesi firmaları ve diğer muhtelif firmalar Blockchain ile ilgili yeni şirketlere 1 milyar ABD dolarının üzerinde yatırım yaptılar. Bu yıl da benzer çalışmalar için yine aynı oranda yatırım yapılması bekleniyor.
Sektör liderleri 10 yıl veya daha uzun bir süre içinde iş dünyasına yön vermesi beklenen bir teknolojiyi kaçırmak istemiyor. Blockchain’lerin yaygın olarak bilinen hali olan dağıtık hesap defterlerinin (distributed ledger), birçok işletme için dünyanın her yerine yayılmış, uzun ve karmaşık tedarik zincirleri de dahil olmak üzere çeşitli piyasa ortamlarında işlemlerin güvenliğini, şeffaflığını ve verimliliğini artırmaya yönelik olağanüstü potansiyeli bu cazibenin önemli bir unsuru olarak görülüyor.
Bugün Michigan'daki bir otomobil yedek parça bayii, Asya'daki bir üreticinin ödemeyi göndermesi için haftalarca bekleyebiliyor. Bu süre içinde bu ödemenin, üreticinin muhasebe departmanından bölgedeki bankaya, oradan bankanın genel merkezine ve sonra da karşı tarafın bankasına gitmesi gerekiyor. Ödeme nihayet otomobil bayiinin alacak hesaplarına ulaşıncaya kadar, birçok büyük defter, farklı yönlendirme numaraları ve pek çok aracı sürece dahil oluyor. Bu süreç içinde taraflardan herhangi birinin bir sorusu olursa, dönüp evraklara bakılması, sesli mesajlar bırakılıp yanıtlanması ve özel veri tabanlarına başvurulması gerekiyor.
Buradan yola çıkılacak olursa, Blockchain teknolojisinin bu kadar ilgi görmesi sürpriz değil. Dağıtık büyük hesap defterleri bu tür işlemlerin tüm taraflarda tamamen şeffaf bir biçimde birkaç dakika içinde tamamlanmasını sağlıyor. Yerel bir vergi dairesi denetime geldiğinde işletme onlara ne zaman, hangi tutarlarda ödeme yapıldığını net olarak gösterebilecek. Alıcı yanlış bir SKU (stok bulundurma birimi) gönderildiğini belirtirse, hem alıcı hem de satıcı firma sevkiyatın yapılıp yapılmadığını ve ne zaman yapıldığını görmek için işlem kaydını açabilecek.
Aynı derecede önemli diğer bir nokta da en gelişmiş sektör uygulamalarının "hiper hesap defterlerinin" gücünden yararlanması olarak görülüyor. Bu defterler anonim ticari ve sanal para birimlerine dayanmıyor. Bunun yerine, şirketlerin, tedarikçilerin ve ortakların, korsanlara geçit vermeyen bir ortamda ortak kayıt tutmalarını sağlayan, bilinen kimliklerin bulunduğu yetkili bir ağ sağlıyor.
Ancak tüm Blockchain teknolojileri oluşumları itibariyle eşit değerlendirilmemeli. İnternet şirketleri patlamasında olduğu gibi, parlak başarılar vaad eden girişimlerden çok daha fazla sayıda başarısızlıkla sonuçlanan girişim olduğu gerçeğini anlamaları için kuruluşlar büyük yatırımlar yapabiliyorlar. Hedeflenen sonuçların ve bu hedefi gerçekleştirmek üzere bir araya gelmesi gereken farklı unsurlar ile tarafların doğru bir biçimde anlaşılamaması, kuruluşların bekledikleri sonuçlara ulaşamamasına neden olabiliyor.
Blockchain yatırımlarından en iyi şekilde yararlanabilmek için kuruluşların en baştan birkaç noktayı içselleştirebilmeleri gerekiyor. Öncelikle, büyük ve iddialı bir stratejinin belirlenmesi arzu edilse de başlangıçta iddiasız bir nokta seçip giderek ölçeği artırmak genellikle daha iyi sonuç veriyor. İyi bir senaryonun taşıması gereken özelliklerin başında uygulanabilir olması, gelir artışı veya maliyet tasarrufu odaklı olması ve üst düzey liderlerin desteğini alması geliyor.
İkinci olarak, her Blockchain platformu aynı hedefler için uygun olmayabilir. Kimileri yüksek değerli, noktadan noktaya işlemler için uygunken, kimileri yüksek hacimli işlemler için uygunluk gösterebiliyor. Kimileri açık kaynaklı platformlara dayalıyken, kimileri sınırlı geliştirici tabanına sahip, patentli dillere dayalı olabiliyor. Gereksinimleri netleştirmek ve bunları karşılamak üzere en uygun teknolojileri belirlemek için BT ekibinin, gerekirse şirket dışından uzmanların ve son kullanıcıların sürece dahil edilmesi gerekebiliyor.
Üçüncü olarak da önemli tedarikçilerin ve müşterilerin sürece dahil edilmesi fayda sağlıyor. İzin verilen defter ortamlarının en heyecan verici yanlarından biri de yarattıkları ağ etkileri: ne kadar çok katılımcı olursa, o kadar yüksek değer elde ediliyor. Bu ekosistemin geliştirilmesinde yine küçük adımlarla başlamak en iyi sonucu getiriyor. Genellikle güvenilir bir tedarikçiyle ortaklık kurularak yürütülen bir pilot uygulama kavramsal kanıtı oluşturabiliyor, yeni çalışma yöntemleri sunabiliyor ve göz önünde bulundurulması gereken yasal değişikliklere ve süreç değişikliklerine ışık tutabiliyor.
Son olarak, Blockchain teknolojilerinin dinamik olduğunun unutulmaması gerekiyor. Bu teknolojilerde ve uygulamalarda ilerleme hala devam ediyor. Ekiplerin açık bir anlayışla bir projeye başlamaları ve sonuçları uyarlamaya, iyileştirmeye, sonuçlar üzerinde iş birliği yapmaya ve sonuçları ölçüp raporlamaya hazır olmaları gerekiyor. Şirket liderleri böyle bir ortamı yaratmada önemli rol üstleniyor; ekiplere deneme yetkisi vererek onların erken aşamada hatalardan ders almalarına, böylece başarıyı daha hızlı yakalamalarına imkân tanımaları gerekiyor.
İşlem ortamını tamamen yeniden şekillendirme potansiyeline sahip olan dağıtık büyük defterler, çok sayıda tarafın bulunduğu, karmaşık ortamlarda benzersiz güvenlik ve şeffaflıkla sonuçları hızlandırabiliyor. Kuruluşlar, Blockchain yatırımlarına ölçülü bir biçimde yaklaşarak, öğrenme eğrilerini kısaltabiliyor ve başarı olasılığını ciddi ölçüde artırabiliyor.
Akıllı Sözleşmelerin Daha Akıllı Hale Getirilmesi
Bir işletme yapısını temsil eden, kendi kendini yöneten yazılımların bir parçası olan akıllı sözleşmeler kulağa bir Aldous Huxley romanından bir kesit gibi gelebilir. Ancak kurgu olmayan bu teknoloji, 10 yıldan daha kısa bir süre içinde iş yapış biçimlerinde yerini alacak.
Sözleşme faaliyetlerinin otomatikleştirilmesi, manuel bir müdahale olmadan yasal ve diğer düzenlemelerin uygulamaya geçirilmesiyle işlerin daha verimli yürütülmesini sağlayabilecek. Akıllı sözleşmeler, oluşturuldukları andan itibaren verilerinin değiştirilememesi veya silinememesine bağlı olarak değişmezlik kavramına dayalı olması nedeniyle kişi unsurunun bilerek ya da bilmeden sürece katabileceği taraflılığı ve yanlılığı da azaltacak.
Uzun süredir hakkında konuşulmasına karşın akıllı sözleşmelerin kavram aşamasından uygulamaya geçişi ancak kısa bir süre önce gerçekleşti. Blockchain platformları yüksek düzeyde güvenli ve şeffaf olan dağıtık büyük defterleri kullanarak mali ve diğer işlemleri depolayabiliyor, doğrulayabiliyor ve uygulayabiliyor. Bu platformlar kimi zaman dünyanın her yerinde geçerli olan akıllı sözleşmelerin yapılmasını sağlayabiliyor. Bunu birkaç dakika içinde ve benzersiz bir düzeyde güvenlik ve şeffaflıkla gerçekleştirebilirler.