MATEMATİKSEL GERÇEKLİKTEN SANAL ÂLEME



MATEMATİKSEL GERÇEKLİKTEN SANAL ÂLEME

Matematik sayılar ile başlar. Sayılar rakamlar ile rakamlar ise 0 ve 1 ile var olurlar. Bu varoluşun temel taşları olan 0 ve 1’ler aynı zamanda bilgi sayan makinelerin ve dolayısıyla dijital ortamın yani sanal âleminde yapı taşlarıdırlar. 0 ve 1; matematik olarak varlığın ve yokluğun en büyük delilidir.  Bir bakıma tasavvuf ilminin de temelini oluşturmaktadır. Şöyle ki; 1 tekliği ve varlığı temsil ederken 0 yokluğu temsil eder. Aslında tüm sayılar 1 ile mümkündür. Mesela 99 sayısı aslında doksan dokuz tane birden müteşekkildir. 99 yok iken 1 sayesinde var oldu. 99, 0 ile çarpılırsa 0 yani yok olur. 99 var iken 0 sayesinde yok oldu. İşte bu sebeple 0 ve 1 hayatın en önemli iki gerçekliğini sembolize ederek, yoktan var eden, vardan yok eden asıl gerçeğin var ve tek oluşunun matematik delili.

Bu 0 ve 1 yani sayısal sistem, sanal âlemin işlem yapabilmesi ve dijital nesnenin vücut bulması olaylarının temel kaynağı. Tüm kodların yatay sıralanması 1 ve 0. Bugün yapay zekâ dediğimiz teknolojide işte tam bu sayısal sistemin üretimidir. Çünkü yapay zekâ her görüntüyü, yazıyı, sesi kendi formatına dönüştürülebilirse işlem yapabilir. Buda bahsettiğim sayısal sistem ile mümkündür. Aslında bu şekilde kullanılan sayısal sistem insanın karanlık yanını açığa çıkarmaktadır.

Sanal âlemde(Yapay Zekâ); sayılar içine konuşlandırıldıkları düzlem nedeniyle mutlak düz olarak ilerler, hâlbuki içinde bulunduğumuz evren mutlak düzlüğü barındırmaz. Birbirinin aynı olan iki varlık yoktur. Her insanın parmak izi benzersizdir ve tektir. Tüm bu farklılıklara karşın kâinat bir bütündür ve bir ahenk içindedir. Fakat yapay zekâ böyle değildir ve onun evreninde hiçbir şey tek değildir. Her şey sonsuz sayıda kopyalanabilir. İşte tam olarak dijitalleşme. Kopyalanma sayısı arttıkça orijinalini kaybetme riski de artar. Her şeyi ve herkesi aynılaştırmak, tabii olanı yapaya dönüştürmek, duygusuzlaştırmak. İşte bu nokta seslerle anlam arasında var olan bağın düşünülmesi gerekir. Çünkü ses bir ilişki şeklidir. Asıl ilişki ise içe uzanıştır. Gerçekte içerisi yoksa dışarısı da yoktur aslında. Yapay zekanın sesi yoktur, ilişkisizidir, ilişki kurduğunuzu sanarsınız ancak sanaldır. Çünkü sadece kendisiyle ve nesneleştirdikleriyle ilişki kurulabilir.

Gelin gerçeklik algımızı yeniden gözden geçirelim. İlk iş olarak da içimizdeki sesi duyabileceğimiz sessizliğe çekilerek başlayalım. Zihnimize yerleşen sayısal-sanal kayıtları silip tabiatı dinleyelim ve seyredelim. Çocukluk algımıza tekrar kavuşmayı deneyelim.

Yüce yaradan hiçbir teknolojik aletin ölçemeyeceği bir güç bahşetmiştir biz insanoğluna, Ruh Gücü! Bu güç maddeye hükmettiğinden Rabbe yönelelim, maddeye hükmedelim. Bu duygu ve düşüncelerin eşliğinde kendi yapay zekâmızı daha doğrusu milli ve manevi yapay zekâmızı oluşturacak bilimsel ortamda her zamankinden daha fazla çalışalım, güncel teknolojinin öncüleri olalım. Bunları yapabilecek yetenekler bizde mevcut.

Kalın sağlıcakla. Selam ve muhabbetle.

Dr. Öğr. Üyesi Muharrem Tuncay GENÇOĞLU
Fırat Üniversitesi Bilgisayar Teknolojileri Bölümü


İlginizi Çekebilecek Yazılar





İletişim | Gizlilik | Kullanım Koşulları