Çanakkale Şehitlerine...
Çanakkale Şehitlerine
Feda ettik en sevgili al kınalı koçları, güneşin tez doğmasını istemekti suçları;
Bıyıkları terlememiş, genç irisi şehitler; Türk soyunun yedi gökte parıldayan burçları,
Mayaları Oguz Atam Dedem Korkut mayası, karılmıştı son peygamber duasıyla harçları,
Ruhlarını ihlas ile devrettiler Allah’a, kapanırken bizde kaldı gözlerinin uçları…
Başta Çanakkale olmak üzere ezelden ebede tüm şehitlerimizi rahmetle minnetle ve şükranla anıyoruz. Ne mutlu vatan için, millet için, devlet için, İslam için, bayrak için ve dahası Allah için ölmeyi şehadet; şehadeti de en yüksek mertebe sayanlara. Ne mutlu onlara ne mutlu onlar gibi gözlerini kapatıp sonsuzluğa uçanlara. Düğün gecesi demiş bu ölüme Mevlana, bir leyle-i kadir de kavuştular mevlaya. Ne mutlu düğüne gider gibi mevlasına gidenlere, gözlerini son kez kapatırken sonsuzluğa gözlerini açacak olanlara ne mutlu.
Konu Çanakkale olunca tabi ki söylenecek çok söz vardır. Ancak herkes bilir ki Çanakkale sözün sukut ettiği yerdir. Bundan dolayıdır ki düne ait söylenecek ne varsa söylenmesi gereken ne varsa dilin kudreti yettiğince söylenmiştir. En güzellerini en has ve halisinizde Merhum milli şairimiz Mehmet Akif söylemiştir. O Akif ki konu sahabe olunca en halis ve en nazik düşünce ruhunda olan Akif e bile dedirtiyor ki:
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer;
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi, bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi…
Onların kanı tevhidi kurtardı onların canı istiklal ve istikbalimizi kurtardı. Onlar bedrin arslanları kadar şanlı bir mücadele vererek bu aziz vatanı bize emanet ettiler. Onlar için ne söylense ne yazılsa kifayet etmez… Yetmez…
Ben Çanakkale’yi düşündüğümde, Ben Çanakkale’yi duyduğumda ya da ben bir Çanakkale resmi gördüğümde resmi hep şöyle okumuşumdur. Ya da hep şöyle bir ses duymuşumdur… “Biz vazifemizi yaptık şafak söktü sabah oldu artık sıra sizde”. Yani diyorlar ki onlar; biz vatan için, millet için, devlet için, sizler için yapılacak ne var ise yaptık. Verilecek ne var ise verdik. En son verilecek olan canlara, dökülecek son damla kanlara ve verilecek son nefeslerimize kadar her şeyimizi verdik ve sizlere bu kutsal emanetleri devrettik. Şimdi sıra sizde diyorlar…
Bende diyorum ki: Biz bu emanetlere sahip çıkabildik mi acaba? Biz onlara layık olabildik mi acaba? Biz aldığımız bu mirası koruyabildik mi ve daha öteye ötelerinde ötesine taşıyabildik mi acaba? Ya da bizden sonrakilere bizde vazifemizi yaptık artık sıra sizde diyebilecek durumda mıyız? Geçmişi zaferlerle şan ve şerefle dolu bir milletin evlatları olarak, ne yazık ki bugünlerde içinde bulunduğumuz durumun kahrolmuşluğu çaresizliği ve utancı içerisinde sizlere seslenme ihtiyacı duyuyoruz. Ecdadımızın Malazgirt’ten Çanakkale’ye kadar vermiş olduğu mücadeleyi, dökmüş olduğu kanları ödediği bedelleri bir kez daha aziz ve yüce Türk milletine hatırlatmayı milletimizin fikir ve vicdan muhasebesine sunmayı milli bir vazife addediyoruz.
Böyle bir tarih ve ecdadın mirasçıları olarak, ne denli ağır bir vebal ve sorumluluk altında olduğumuzu bir kez daha vicdanlarımızı kanatırcasına acıtırcasına hatırlatmak istiyor ve diyoruz ki:
Türk gençliği olarak bu sorumluluk ve bilinç içerisinde: Halde ve gelecekte ecdada layık ve yaradılış gayesine vakıf bir millet olarak yeryüzünde başı dik ve onurlu yaşamak istiyor isek;
Yeryüzündeki vahşete ve katliama son vererek insanlığı yeniden saadet asrına ve gül devrine döndürmek istiyor isek;
Hilali haçın karşısında mahzun ve boynu bükük bırakmak istemiyor isek;
Ezan dinmesin bayrak inmesin diyor isek;
Emri ilah-i yolunda yaşamak ve ölmek istiyor isek;
Çanakkale’yi iyi anlamak ve iyi okumak zorundayız. Şehitlerimizin seslerine kulak vermek zorundayız. Şu bilinen bir gerçek ki asırlardır peygamber övgüsüne mazhar olmuş, İslam’ın bayraktarlığını medeniyetlerin öncülüğünü yapmış, insanlığa huzur adalet ve mutluluk dağıtmış, İlay-ı Kelimetullah davası uğruna nice Çanakkale zaferleri yaşamış ve yaşatacak olan bir milletin evlatları olarak bu mirasa sahip çıkmak zorundayız.
Ha Çanakkale’de ha Galiçya’da yaşamış, ha Gelibolu’da ha Kuzey Irak’ta, ha Hocalı ’da ne fark eder, bu topraklar her devirde kahramanlarını bağrında saklamıştır. Bizler için ölüm bir kelebeğin kozasından çıkışı gibi fiziksel bedenin kurtuluşu idi. Bu öyle bir kurtuluş ki vatanın, atanın torunların kurtuluşu. Bu değerlerin ışığını gece gündüz yanık tutmak mecburiyetindeyiz.
Çanakkale’yi anlamak için yılda bir kez anmak, hatırlamak ya da kutlamak da yeterli değildir. Ruhumuzun derinliklerinde bitmek bilmeyen bir yolculuğa hazırlanmalıyız. Bu gün havaya suya toprağa karışmış ecdadımızın toprağı kızıla boyayan kanlarıyla her nefes alıp verişimizde onlara layık olmak için var gücümüzle çalışmalıyız. Günün sonunda herkesi onlarla buluşmaya çağırmalıyız. Onlar her 18 Mart’ta kendimizle buluşmaya çağırıyor bizleri.
Bu gün hür ve bağımsız adımladığımız bu topraklar semalarda nazlı bir gelin gibi süzülüşünü gururla seyrettiğimiz bayrağımızın huzuruyla günde beş kez yunup yıkandığımız ezanlarımızı onlara borçluyuz. Başı semalara değen ecdadımıza vefa borcumuzu ödeyerek vazifemizi yerine getirmemiz gerekiyor. Çünkü onlar bizler için ölmeleri gerektiği yerde hiç tereddüt göstermeden gülümseyerek ölüme gittiler. Tüm dünyaya insanlık dersi verircesine el ele vererek “EY TÜM DÜNYANIN İNSANLARI İŞİTİN BURASI ÇANAKKALE BURASI İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YERDİR DEDİLER!
Ve şimdi bizler onların kabul olmuş duası uğruna can verdikleri toprakların hür çocuklarıyız. Artık dedeyle torunun buluşma zamanı geldi. Çanakkale’nin bağrına bastığı dedelerine vefa borçlarını ödeyecekler. Onların kan borcunu ödeme zamanıdır. Ne mutlu bunu başarabilenlere ne mutlu onlara layık olabilenlere…
Bir’e gönül verenlere, bu yolda olanlara ve bu yolda ölenlere selam olsun… Aguşunu açmış bekleyen insanlığın güneşine koşanlara selam olsun… “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” sırrına erenlere selam olsun… Gelmişe, geçmişe, evvele ahire zahire batına selam olsun… Sizlerin cümlesine selam olsun…
A.Oğuzhan ALKAN.
CyberMag Dergisi Genel Yayın Yönetmeni