FORTINET Ülke Müdürü Serdar YALÇIN ile Söyleşi
FORTINET Ülke Müdürü Serdar YALÇIN ile Söyleşi
Her yıl yaklaşık 17 bin şirketin korsanlar tarafından saldırıya uğradığını ve FORTINET Güvenlik Dokusu Mimarisi ile müşterilerine kurumsal ve bireysel veri nerede olursa olsun ağ, uygulama, bulut mimarileri veya mobil kullanımda en kritik güvenlik ihtiyaçlarını performanstan ödün vermeden sunduklarını belirten FORTINET Ülke Müdürü Serdar YALÇIN ile Türkiye’de bilişim sektörünün durumu, devletimizin kalkınmasında BT ve Telekomünikasyon sektörünün yeri ve bilhassa bilgi güvenliği alanında bilinmesi gerekenler ve çözüm önerileri hususunda ülkemizin dünü, bugünü ve geleceği adına yapılması gerekenleri konuştuk.
CyberMag: Öncelikle bizlere şirketinizden bahseder misiniz?
Serdar Yalçın: 10 yıl önce Fortinet’in dünya çapında başarı sağlamış siber güvenlik teknolojisini ülkemizin hizmetine sunabilmek için büyük heyecan duyarak yola çıktık. Türkiye’nin yapısı, küresel konumu, içinden geçtiği süreç ve dünya genelinde siber güvenliğin gündemdeki yerinin sürekli artması misyonumuzu daha da anlamlı kılıyordu. Fortinet küresel olarak yenilikçi karakterini ilk günden itibaren sergilemeye devam ediyor ve bize gerekli teknolojik temeli sağlıyor. Ancak bunu Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ölçüde ve özgünlükte sunabilmek için çok iyi bir ekip ve çevik bir organizasyon kurmamız gerekiyordu. Bugün baktığımızda, Türkiye’nin en büyük servis sağlayıcılarının, en hassas kamu kurumlarının, vatandaşlarımıza sunulan en yüksek performans ve güvenlik gereksinimi duyan hizmet uygulamalarının güvenliğini sağlıyoruz. Yenilikçi ‘Güvenlik Dokusu’ kavramını sektörümüze kazandırıp, yapay zekâ algoritmaları ile güçlendirilmiş kapsamlı, tümleşik ve otomatize güvenlik çözümlerini, “Bulut Teknolojileri, Akıllı Arabalar ve Nesnelerin İnterneti” dünyasına kadar her alanda gereksinim duyulan çağdaş güvenlik yaklaşımlarını ülkemizle buluşturmaktan gurur duyuyoruz. Aynı zamanda 200’den fazla uzman araştırmacı, analist ve mühendis tarafından son teknoloji kullanılarak üç milyondan fazla sensörden gelen tehdit verilerinin analiz edildiği FortiGuard Laboratuvarlarımız var. FortiGuard Laboratuvarları’nda otomatik siber saldırılara karşı, gereken hız ve artış öngörüleriyle hareket eden FortiGuard Tehdit Araştırma ekibimiz her çeyrek Küresel Tehdit Görünümü Raporu yayınlıyor.
CyberMag: Bu yıl hangi önemli trend ve yenilikler sektörünüze damga vuracak?
Serdar Yalçın: Bu yıl mobilite, bulut teknolojisi, nesnelerin interneti ve yapay zekâ gibi hayatımızı kolaylaştıran akıllı sistemlerin kullanım alanlarının daha da artacağını göreceğiz. Bu durum sahip olduğumuz dijital ekonomiye teknolojik inovasyonlar ile yön verirken siber güvenlik açısından hem iyi hem de kötü durumları beraberinde getiriyor.
Bahsettiğim teknolojik yeniliklerle birlikte, önümüzdeki birkaç sene içinde saldırı yüzeyinin giderek büyüdüğünü ancak bugünün altyapıları üzerinde sahip olduğumuz görünürlük ve kontrolün de azaldığını göreceğiz. Kişisel ve finansal bilgilere sahip online cihazların yaygın hale gelmesi, nesnelerin interneti cihazlarından arabalara, evlere, ofislerdeki kritik altyapılara ve akıllı şehirlere hemen her yerden bağlantı kurulabilmesi, günümüz siber suçluları ve diğer tehdit unsurları için yeni fırsatlar yarattı.
Saldırıların gerçekleşebileceği alan giderek büyürken, saldırganlar otomasyon ve yapay zekâdan faydalanıyorlar ve dijital ekonomimizde büyük yaralar açıp zararlara neden olabilecek doğru gereçlere sahip olma fırsatına sahipler. Hiç durmadan ilerleyen bu süreçteki en temel rol, yeni tehditleri erkenden saptayarak saldırıları önleyecek ve ciddi ihlal riskini en aza indirebilecek olan ağ güvenliğine düşüyor. Bu da kapsamlı, güçlü ve otomasyonla işleyecek bir güvenlik yaklaşımı demek. Güvenlik prosedürleri tam da bu sebeple otomatik hale getirilmiş reaksiyonları dijital hızlarda gerçekleştirecek, bilgilendirme mekanizmalarını ve kendi kendine öğrenmeyi de ağların verimli ve otomatik kararlar vermesini sağlayacak şekilde geliştirilmelidir. Sadece görünürlük ve merkezileştirilmiş kontrolü kapsamayan böylesi bir yaklaşım ayrıca stratejik segmentasyon ile güvenliği ağ altyapısına kadar derinleştirecek, sorunları ve saldırıları kolayca belirleyip izole edecek ve engelleyecek gereçlere de sahip olmalıdır. Bu sayede birçok ağ ekosistemini, uç nokta cihazlarını, yerel ağ kaynaklarını ve bulutu da kapsayacak bir güvenlik ve koruma elde edilebilir.
Ek olarak temel güvenlik gereklilikleri ve gereksinimleri yerine getirilerek hijyeni sağlayacak protokoller takip edilmelidir. Çoğu zaman gözden kaçırılan bu adım kaçınmak isteyeceğimiz kötü sonuçları engellemek için ciddi önem arz etmektedir.
CyberMag: Siz bu doğrultuda nasıl çözümler sunuyorsunuz?
Serdar Yalçın: Güvenlik çözümlerini inşa ederken, birbiri ile entegre olabilen güvenlik teknolojilerini tepkiye dönüştürülebilir, tehdit istihbaratı ve dinamik olarak düzenlenebilir bir güvenlik dokusu sağlayan mimariler etrafında kurgulamaya dikkat edilmelidir.
Biz de Fortinet olarak özel donanımsal ve yazılımsal güvenlik platformlarımız ile performans ve güvenlikten ödün vermeden, BT sektöründe siber tehdit ve ağ güvenliği teknolojilerinin öncülüğünü yapıyoruz. Müşterilerimize ‘Security Fabric’ mimarimiz sayesinde hem Fortinet’in kendi çözümleri hem de Fortinet Güvenlik Ekosistemi içindeki farklı üreticilerin çözümlerini, takım halinde çalışan bir güvenlik altyapısı ile sunuyoruz. Sunduğumuz çözümler şirketlerin itibar, iş sürekliliği ve güvenlik güncellemelerinin devamını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Yapay zekâ algoritmalarıyla güçlendirilmiş güvenlik çözümleri ve her alanda gereksinim duyulan çağdaş güvenlik yaklaşımı sunarak yeni tehditleri erkenden saptayarak saldırıları önlüyoruz ve ciddi ihlal riskini en aza indirebilecek ağ güvenliği oluşturuyoruz.
Gündemimizdeki bir diğer konu gerek elektrik, su, enerji gibi çok daha büyük kitleleri ilgilendiren hizmet tesislerinin, gerekse endüstrinin kimya, otomotiv vb. birçok farklı alanındaki üretim tesislerinin kritik altyapılarını korumak için ihtiyaç duydukları Operasyonel Teknolojilerdir (OT). Günümüzün dijital dönüşümünün önemli noktalarından biri OT sistemlerinin BT altyapısıyla hatta internet ile birleştirilmesidir. Bunun altında ise bulut tabanlı hizmetlerin, uzaktaki cihazların ve sensörlerin yönetimi için daha verimli ve güvenli bir gözlem imkânı sunması gibi fırsatları barındırması yatıyor. Talebe bağlı üretim, tam zamanında stoktan temin gibi süreçleri geliştirerek üretim bantlarını küresel pazar verisiyle buluşturmak verimlilikleri ve karlılıkları artırıyor.
Bunun sonucunda OT sistemleri ve veriler, kurum ağlarından veya genel ağlar üzerinden klasik bilişim cihazları ve internet protokolleri kullanılarak giderek daha fazla aktarılıyor. Bağlanabilirlik ve yaygın donanımların kullanımındaki bu artış, OT’lere yönelik saldırıların etki alanıyla paralel bir şekilde ilerliyor. Kamu hizmetleri, petrol, gaz, ulaşım ve imalat sektörlerinde, birbirine bağlı kontrol sistemleri ve endüstriyel IoT cihazlarının kullanılma oranı arttıkça, saldırılabilecek alanların genişliği de artıyor. Bu cihaz ve sistemlerin birbirine bağlı olması, ciddi bir problem yaratıyor. Çünkü geleneksel BT'nin ağ altyapılarını, kablosuz erişim noktalarını ve mobil ağlarını kullanmaya başlıyorlar. OT altyapı teknolojilerinin kendine özgü doğası, aynı zamanda, güvenlik ve tehdit istihbarat çözümlerinin çoğu tarafından (kritik altyapılara yapılan saldırılara karşı savunma yeteneği olmaması bir yana) görünebilir bile olmadığı anlamına geliyor. Fortinet'in Operasyonel Teknoloji Güvenlik çözümü, kritik altyapı ve endüstriyel kurumlara özgü güvenlik problemlerine çözüm getirirken Fortinet Güvenlik Dokusu mimarimiz aracılığıyla da hem OT hem de geleneksel BT altyapılarının yönetimini tek bir yapı içinde buluşturuyor.
OT saldırıları toplam saldırı alanında düşük bir yüzdeye sahip olsa da bu trend yine de endişe verici. Bu sektör gittikçe internete daha bağlı hale geliyor ve güvenlik açısından ciddi bir yayılma potansiyeline sahip oluyor. Şu anda saldırı aktivitelerinin büyük çoğunluğu iki en yaygın sektörel iletişim protokolleri üzerinden gerçekleşiyor. Bu protokollerin birçok yerde hizmete alınmış olması, onların sıkça hedef olmasını sağlıyor. Veriler, diğer bölgelerdeki ICS saldırı aktivitesiyle kıyaslandığında Asya'daki ICS saldırı denemelerinin diğerlerine göre bir sebepten ötürü daha çok tekrarlandığını gösteriyor.
CyberMag: Biraz önce sektördeki yenilikler arasında yapay zekâdan bahsettiniz, bu konuda Fortinet’in bir çözümü var mı?
Serdar Yalçın: Evet bu konuda FortiGuard tehdit araştırma ekibimiz yeni tehditleri tespit etmek için çok büyük miktardaki tehdit verilerini hızlı ve isabetli bir şekilde işleyebilen ve otomatik öğrenme yetisine sahip bir makine sistemi kurmaya başladı. Öğrenebilen makineleri kullanan ve sürekli eğitimle kendi kendine evrilebilen bir tehdit saptama sistemi olan FortiGuard AI, bir haftada milyonlarca tehdit örneğini analiz edebiliyor. Beş yıldan bu yana denetimli öğrenme teknikleriyle eğitilen ve Fortinet'in tehdit istihbarat hizmetleri platformuna entegre edilen FortiGuard AI, otonom bir şekilde, makine hızında ve yüksek isabetle tehditleri toplayıp analiz edebiliyor ve sınıflandırıyor. FortiGuard AI, Fortinet'in tehdit istihbarat hizmetleri platformunu temel alıyor ve müşterilerinin Security Fabric çözümlerini sürekli güncelleyerek, hızla büyüyen tehdit ortamında en son tehlikelere karşı koruma sağlıyor.
CyberMag: Kurumlara en çok hangi tür saldırılar yapılıyor?
Serdar Yalçın: 2018’in birinci çeyreğinde yayımlanan Fortinet Küresel Tehdit Görünümü Raporu’nun sonuçlarına göre firma başına tespit edilen saldırı yüzde 13 azalma gösterse de tespit edilen tekil saldırıların sayısı yüzde 11 artış gösterdi. Şirketlerin yüzde 73’ü ise ciddi saldırılarla karşı karşıya kaldı. Rapora göre 2018 yılının ilk çeyreğinde 6 bin 623 yeni açık tespit edilirken dünya genelinde şirket başına 238 adet siber saldırı gerçekleştirildi.
Fidye yazılımları kurumlara büyük zararlar vermeye devam ederken bazı siber suçluların sistemleri ele geçirerek onları fidye için tutmak yerine kripto-gasp için kullandığına dair belirtiler de ortaya çıktı. Kripto-gasp her geçen gün gelişen “zararlı yazılımlar kullanarak gelir elde etme” yöntemlerinin yeni bir türü.
Başarıyla sonuçlanan ilk zararlı yazılım formüllerinden biri olan bankacılığa yönelik zararlı yazılımlar, banka şifrelerinin siber suçlulara iletilmesini sağlıyordu. Ancak şifreleri kırmanın ve paraya erişmenin kolay olmaması, fidye yazılımlarının ortaya çıkmasını sağladı. Bu yazılımlar, mağdurların doğrudan para göndermesini sağlayarak bu süreci çok daha kolaylaştırdı. Ancak, bilgisayar kullanıcıları tehlikenin farkına vararak güvenlik ve veri yedekleme uygulamalarını geliştirdikçe fidye yazılımları etkisini kaybetmeye başladı.
Kripto–gaspta zararlı yazılım, bir önceki çeyrekle kıyaslandığında yüzde 13’den yüzde 28’e yükselerek iki katından fazla artış gösterdi. Ayrıca zararlı yazılımların yeni bir tehdit olmasına rağmen bir hayli fazla çeşitliliğe sahip olduğu da görülüyor. Siber suçlular artık daha gizli ve dosyasız zararlı yazılımlar geliştiriyor. Zararlı kodu bilgisayara tarayıcı üzerinden ulaştırarak tespit edilme ihtimalini de azaltıyor. Kripto-gasp saldırganları birçok işletim sistemini ve Bitcoin ve Monero gibi farklı kripto paraları hedef alıyor. Siber suçlular aynı zamanda diğer tehditleri inceleyip başarılı oldukları alanları kendi teslimat ve yayılma tekniklerine uyarlayıp başarısız olduğu alanları çıkararak kendi tekniklerini iyice geliştiriyorlar.
Suçlular yıkıcı ölçüde zararlı yazılımın etkilerini özel hedefli saldırılar ile birleştirdiği için bu saldırıların etkileri yüksek kalmaya devam ediyor. Daha fazla hedeflenen bu saldırı türleri için suçlular, kurumlara yapacakları saldırıyı başlatmadan önce önemli keşifler yapıyor. Böylece başarı dereceleri daha da yükseliyor. Devamında, ağı deldikleri anda saldırganlar, planladıkları saldırının en yıkıcı kısmını gerçekleştirmeden önce tamamen ağ geneline yayılıyorlar. ‘The Olympic Destroyer’ zararlı yazılımı ve yakın zamanda ortaya çıkan SamSam fidye yazılımı, siber suçluların hedefli bir saldırıyı maksimum etki için yıkıcı bir maddi yük ile birleştirdiği örneklerden bazıları.
CyberMag: Peki, bu bilgiler ışığında kurumlar veri hırsızlığı konusunda nasıl bir strateji izlemeli?
Serdar Yalçın: Var olan birçok güvenlik çözümü, yeni ve dijital ağları yeterli düzeyde korumuyor. Kuruluşunuzu koruyabildiğinizden emin olmanız için öncelikle temel bir ağ ve güvenlik referans seviyesi oluşturmanız gerekiyor. Bunun için gerekli üç anahtar etken risk tespitinin yapılması, ağ mimarisi ile güvenliğin örtüştürülmesi ve varlıkların net olarak tanımlanmasıdır. Bu üç maddeyi detaylandırmak gerekirse:
- Bugün çeşitli nedenlerle kurumların her şeyi koruma altına alması mümkün olmayabilir. Dolayısı ile ayrıntılı bir risk tespiti ile kurumlar için kritik olan varlıkların gözlemlenmesi ve korunmasına odaklanmak mümkün olur.
- Ağ mimarileri ve altyapıları başlangıçta ne kadar iyi tasarlansa da zamanla ağın büyüklüğü ve karmaşıklığı arttığı için, güvenlik çözümlerinin etkisi hem azalıyor hem de işletmesi daha zor ve yapısı daha karmaşık hale geliyor. Dolayısı ile ağdaki kör noktaları ve korunmasız varlıkları azaltmak için izleme ve denetimin artırılması çok önemli.
- Sanallaştırılmış veri merkezlerinden çoklu bulut ortamlarına, ağlar hızlıca büyüyor ve gitgide çeşitli ekosistemlere yayılıyor. Ağlara bağlı uç nokta cihazlarının sayısındaki artış ve nesnelerin interneti cihazlarındaki patlama bir araya geldiğinde cihazların doğru envanterini oluşturmak ve bunu devam ettirmek zor olabiliyor. Bu sebeple varlıklarınızın tanımlanması her zaman olduğundan daha fazla önem arz ediyor.
Bu şekilde temel ağ ve güvenlik referans seviyesini belirledikten sonra, artık kritik verilerinizi ve kaynaklarınızı hırsızlığa karşı koruyacak çözüm ve stratejileri hayata geçirebilirsiniz.
Bugünün veri ihlallerinin ölçeği ve sıklığı endişe yaratırken kuruluşların mağdur olma nedenlerinin hepsi birbirine benziyor. Son derece esnek ve adapte edilebilir ağ ortamlarına sahip kuruluşların çoğu, veri koruması için hala izole olmuş ikinci nesil güvenlik çözümlerine ve stratejilerine güveniyor.
Bugün güvenlik, sonradan akla gelen bir düşünce olamaz. Güvenlik için planlama ve adapte olabilen güvenlik teknolojileriyle birlikte çalışan işlemler gerekiyor. Bu güvenlik teknolojilerinin de bugünün dijital ağlarını ölçekleyebilecek, tüm dağıtık ağ boyunca görüp koordine edebilecek ve onları hedef alan gelişmiş siber tehditlere değinmek için tek ve proaktif bir savunma sistemi olarak karşılık verecek şekilde tasarlanması gerekiyor.
CyberMag: İnternet kullanım oranlarındaki artışı neye bağlıyorsunuz? Ülkemizde internet yoluyla işlenen suçlarda artış var. Bunu nasıl açıklayabiliriz? Yapılan saldırıların yol açtığı maddi zarar ne boyuttadır?
Serdar Yalçın: Bilgi ve tecrübenin paylaşımı dünyayı olumlu yönde değiştiriyor. Bugün dünyanın herhangi bir yerindeki problemin çözümüne katkıda bulunmak mümkün. Toplamına baktığınızda küçük topluluklardan devletlere, hatta tüm insanlığın yararına olacak gelişmeler ancak daha fazla paylaşımla mümkün olabiliyor. İnternet ve açık bilgi ortamları paylaşımı mümkün kılıyor. Kendimizi bu gelişimin bir parçası olarak görmek bizi istekli kılıyor.
Sosyal medya kullanımının artması ile de yeni kanallar üzerinden saldırıların arttığını görüyoruz. Aynı zamanda e-postalar günümüzde çok yaygın kullanıldığından ve ciddi siber güvenlik riskleri doğurduğundan kullanıcıların güvenliğini sağlamak her zamankinden daha önemli hale geldi. Her geçen gün değişim gösteren, kendilerini yenileyen, sofistike bir hal alan bu saldırılara karşı gelişmiş güvenlik sistemleri kullanılmalı ve bu sistemler sürekli olarak güncel tutulmalı. Gelişmiş savunma teknolojileri ile şirketler bu tarz e-postalara karşı hem çalışanlarının hem de müşterilerinin güvenliklerini sağlayabilir. Bu noktada performanstan ödün vermeyen entegre güvenlik çözümleri kullanılmalıdır.
CyberMag: Son yıllarda internetin kullanımının artmasıyla birlikte ortaya çıkan IoT(Nesnelerin İnterneti) kavramı ve internete bağlı cihaz sayısının artışı; bir başka hayati husus olarak Bilgi Güvenliği konusunun önemini, yerel ve milli çözümlerin ülkemiz adına geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu bilgiler ışığında, FORTINET Ülke Müdürü olarak, Türkiye’deki Siber Güvenlik Sektörü ’nün durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Serdar Yalçın: Her şeyden önce, ülkemizde son yıllarda yaşadığımız tecrübeler sonrasında da genel olarak siber güvenlik bilinç seviyemiz oldukça yükseldi. Bugün 2016-2019 Siber Güvenlik Stratejimiz ve Eylem planımız hazır. KamuNet tarafında erişimin nasıl güvenli hale getirilmesi gerektiğinin prensipleri belirli. Enerji ve Finans gibi kritik altyapıların güvenliğinin öneminin farkındayız ve gerekli düzenlemelerle ilgili kurum ve kuruluşları yönlendiriyoruz. Kişisel Verileri Koruma Kanunu ile tüm bunların üzerine hem bireysel hem kurumsal düzeyde farkındalığımız arttı ve gerekli önlemleri alıyoruz. Tüm bunlar olumlu gelişmeler. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, tüm bu düzenlemelerin, ya da kullanılacak temel güvenlik teknolojilerinin yanı sıra insan faktörünün önemi. İyi bir güvenlik altyapısı iyi bir operasyon ve yetkin personel gerektiriyor.
Nesnelerin interneti gibi hayatımızı kolaylaştıran akıllı sistemlerin kullanım alanlarının artması siber güvenlik açısından hem iyi hem de kötü durumları beraberinde getiriyor. Zararlı yazılımların evriminin, ağırlıklı olarak nesnelerin internetinin yaygınlaşmasından güç aldığını gözlemliyoruz. Gartner'ın verileri 2017'deki bağlantılı nesne sayısını 8 milyar olarak belirledi. 2020'ye kadar bu rakamın üç katına çıkması beklenirken dünyada kişi başına ortalama üç bağlantılı cihaz olacağı öngörüsünden yola çıkılıyor. Özetle, siber suçlular için ağa giriş yapma veya ağın bir kısmını (ya da tamamını) rehin alma fırsatı katlanarak artıyor.
Fortinet olarak FortiGuard Industrial Security Service çözümümüzün Security Fabric görünürlüğünü, kontrolünü ve korumasını endüstriyel nesnelerin internetini de kapsayacak hale getirdik. IoT tabanlı saldırılar bizlere milyarlarca cihazın bir anda bir silaha dönüşüp küresel olarak dijital ekonomilere, kritik altyapılara zarar verebileceğini ve milyonlarca kullanıcının verilerini çalabilecek boyutlara ulaşabileceğini gösterdi. Nesnelerin internetinin neden olabileceği bu büyüklükteki saldırıları etkisiz hale getirmek için kurumların tüm altyapılarının eksiksiz görünürlük, segmentasyon ve uçtan-uca korumasını sağlayacak ölçeklenebilir bir mimariye ihtiyaçları var. Fortinet Security Fabric ile kurumları nesnelerin interneti saldırılarının neden olacağı çeşitli saldırı yüzeylerini öğrenme, segmentasyon ve koruma ile kapsamlı bir çözümle donatıyoruz.
CyberMag: Dünyada ve Türkiye’de bilişim sektörünün bugünü ve geleceği hakkında neler söylemek istersiniz?
Serdar Yalçın: Dünyada ve Türkiye’de dijital dönüşüm dalgası olağanüstü hızda ilerliyor. Eskiden BT ürün ve hizmetlerimiz, ürettiğimiz iş süreçlerini kolaylaştıran teknik bileşenleri tarif ediyordu. Şu an ise bizzat ürünün ya da hizmetin ta kendisi olan bir bilgi teknolojisinden bahsediyoruz. Eskiden veri talep edildiğinde bulunan ve işlenen kayıtlar olarak süreçlerimize dâhil oluyordu. Şimdi ise talep edilmesine gerek olmadan analiz edilip işlenen, bir ürünün ya da hizmetin ana bileşeni olarak karşımıza çıkıyor. Böyle olunca tüm bilişim sektörünün köklü bir değişim geçirdiğini söyleyebiliriz.
CyberMag: Yıllarca bu sektörde görev almış birisi olarak; devletimizin kalkınmasında IT ve Telekomünikasyon sektörünün yeri ve önemi nedir?
Serdar Yalçın: Dünyanın değiştiğini, dijital dünyanın çok farklı olduğunu hep konuşuyoruz. Bu dünyada ürettiğiniz değerler de bambaşka. Teknoloji tüm ülkelere ürettiği değerleri yeniden tasarlama imkânı sunuyor. Biz Türkiye olarak yeni dünyanın temel varlığı olan veri açısından çok şanslı bir konumdayız. Çünkü derinlikli tarihimiz, eşsiz coğrafyamız, kültürel zenginliğimiz bize eşi zor bulunur bir veri hazinesi sunuyor. Bu veriyi anlamlandırıp hem kendi insanımıza, kurum ve kuruluşlarımıza, hem de tüm dünyaya sunabilir hale getirerek ekonomik olarak da büyük avantajlar elde ediyor olacağız. Öteden beri Türkiye olarak genç nüfusumuzla övünmekteyiz. Bu genç nüfusun sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkarmak için IT ve Telekomünikasyon teknolojileri muazzam imkânlar sunuyor. Milli birikimimiz, doğal kaynaklarımız, genç nüfusumuz, etkin teknoloji kullanımı ve doğru politikaların yardımıyla katma değerli, çağdaş ürün, teknoloji ve hizmetler üretip global pazarlardaki konumumuzu daha yukarı seviyelere çekebiliriz. Bugün e-devlet altyapısını kullanarak faydalandığımız yüzlerce kuruma ait binlerce hizmet ve benzeri uygulamalar hayatımızı son derece kolaylaştırdığı gibi bireysel ve kurumsal seviyede verimliliğimizi artırıyor. Verimlilik artışı ekonomik ilerlemenin temel bileşenlerinden biri. Dijital devlet yaklaşımları, yeni bilişim temelli hizmet modellerinin geliştirilmesi ilerlemeyi daha da hızlandıracaktır. Şunu tekrar ve çok rahatlıkla söyleyebilirim ki Türkiye, içinde bulunduğumuz çağda bilişim teknolojilerinin sunduğu imkânlar sayesinde çok yüksek rekabet gücüne ve potansiyeline sahip.