Dijital Arenada Sosyal Mühendislik
Dijital Arenada Sosyal Mühendislik
Kadın ve erkek eşitliği, günümüzde içinde bulunduğumuz sosyal hayatta zaman zaman tartışma konusu olmaktadır. Bu tartışmalar çoğunlukla kadına uygulanan şiddet haberleri gündeme geldiğinde artış göstermektedir. Uluslararası mecrada kadın ve erkek eşitliğini kanunlarında ilk olarak yasalaştıran ülkelerden birinde yaşamaktayız. 17 Şubat 1926 yılında Türk Medeni Kanunu’nda kabul edilen kadın ve erkek eşitliğinden günümüze kadar kadınlar da birçok mesleki ve sosyal hayatın içinde yer almışlardır. Bu vesile ile bütün dünya kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
20.yy da her alanda gelişme olduğu gibi sosyal hayatta da gelişmeler ve değişimler olmuştur. Gelişen teknoloji ile sosyal hayat ve sosyal medya ayrılmaz bir kavram haline gelmiştir. Bireysel internet erişimine hükümet kısıtlaması olmayan bizim ülkemiz gibi toplumlarda sosyal medya platformunda kadın ve erkek eşitliği teknolojinin doğal bir getirisi olmuştur. Aslında teknolojiden gelen bu doğal hak internet özgürlüğü kavramından gelmektedir. Siber çağdan çok daha önce sağlanan, 1984 İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve 1996 Uluslararası Sivil ve Siyasi Haklar Anlaşmasındaki “herhangi bir medya aracı ile sınırlarından bağımsız bir şekilde bilgi ve fikirleri aramak, almak ve vermek hakkını teminat altına alanlar” gibi siyasi haklara dayanır.
Sosyal toplum içerisinde teknoloji ile gelen bu gelişme Siber Güvenlik dünyasında bireylerin psikolojik davranışları ve sosyal mühendislik uygulama yöntemlerinde farklı bakış açıları oluşturmasına sebep olmuştur. Sosyal medya açısından, sahte sosyal medya hesapları açarak bireylerin psikolojik durumlarını etkilemek, hassasiyetlerini suiistimal etmek veya sosyal birliktelikleri içerisinde kişilerin hesaplarının şifresini söylemeye zorlamak, değiştirmek ve hatta yasadışı yollara başvurarak siyah şapkalı hackerlara para ödeyerek gizlice hesaba girmeye çalışmak olabilir. Bu yöntemler çoğunlukla medeni birlikteliklerin bozulması sürecinde tarafların haklı çıkma araçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Siber Güvenlik açısından değerlendirildiğinde amaç her zaman haklı çıkmak ya da mağduriyet yaşatmak olmayabilir. Bazen de amaç bireyleri iletişimde olduğu sosyal medya ortamında prestij kaybettirmeye yönelik tavırlar şeklinde olabilir. Bu tavır çoğunlukla kadın veya ünlü sosyal medya kullanıcılarının karşı karşıya kaldığı bir durumdur. Ancak kadın-erkek sosyal medya kullanıcıları arasındaki bu mağduriyeti yaratmaya yönelik davranışın oransal farkı gün geçtikçe azalmaktadır. İnternet ortamı gerçek dünyaya göre öyle farklı olabilmektedir ki siber zorba kavramının cinsiyet ayrımını yapmak oldukça zor hale gelmiştir. Çünkü internet üzerinde sosyal hayatta karşılaştığımız çoğu toplumsal baskıdan uzak olduğumuzu hissederiz. Sosyal medyanın oluşturduğu bu zemin bireysel ilişkilerimizi de doğrudan etkiler hale gelmiştir. Son yıllarda bireylerin ve hatta karşı cinslerin birbirlerini sosyal medyadan denetleme ya da STALKER (ısrarlı takipçi) olarak -İngilizceden dilimize geçmiş olan tabirle- takip etme alışkanlıkları doğmuştur. Kişiler sosyal hayatta tanışarak etkileşim ile bir fikir edinme yerine, sosyal medyadaki pozisyonları, paylaşımları, seyahat etme alışkanlıkları, iletişimde olduğu diğer sosyal medya kullanıcılarını analiz ederek ve bazen de bu seçimlerinden dolayı yargılayarak olumlu ya da olumsuz bir hükme varır hale gelmişlerdir. |
Hatice Günay Psikolog / Sosyal Mühendislik Analisti |
Peki internetin doğasından gelen bu kadın-erkek eşitliği ortamında kadına karşı siber zorbalık nasıl konumlanmaktadır?
Çoğunlukla cinsiyet ayrımı yapılmadan merak duygusu ile başlayan, flört şiddetinin görünmeyen yüzlerinden biri olan STALKING (Israrlı Takip) ile devam eden ve bazen de para ile bilgisayar korsanına başvurmaya kadar uzanan bir süreçten oluşturmaktadır. Buradaki önemli ayrıntı yazının başında da bahsedildiği gibi özgür bir ortam olan internet ortamında toplum baskısı ya da kanun sınırlayıcılarının yerini bireysel cezalandırma ya da baskı altına alma davranışı olmuştur. Hesap sorma, denetleme ve sınırlama durumları aslında kadın ve erkeğin doğal özgürlük ve eşitlik ortamı koşullarında bile bir kural koyucu otorite rolü üstlenme güdüsünün bir sonucudur.
Özellikle ataerkil toplumlarda, erkeğin “sahiplenen”, kadının ise “sahiplenilen” kişi olarak benimsenmesi ve bunun dijital ortamda da sürdürülebilir olması siber zorbalığın göstergelerinden biridir. Sosyal hayatlarında sorun yaşayan bireyler bu zeminde çözemedikleri sorunları dijital platforma taşıyarak, sosyal medyanın sağladığı gücü birbirleri ile iletişim kurmaya çalışma ya da psikolojik açıdan kışkırtma aracı olarak kullanmaktadırlar. Sağladığı bu özellik ile sosyal medya, başlı başına bir dijital gladyatör arenası haline gelmeye başlamıştır. Bu arenada kaybeden ve zarar görenler çoğu zaman kadınlar ve gençler olmaktadır.
Sanal şiddet nedir?
Sosyal medya arenasında bireylerin göstermiş oldukları şiddet unsuru taşıyan davranışlara sanal şiddet denir. Sanal şiddetin günümüzdeki tanımlarından biri, bireysel ilişkilerde teknolojik araçları ve sosyal medya uygulamalarını sosyal ilişkide olduğu ya da olmadığı kişileri, sosyal ilişki içerisinde diğer partneri kontrol ve takip etmek amaçlı kullanması, bu araçlar aracılığıyla edindiği bilgiyi tehdit unsuru olarak kullanılması olarak ifade edilebilir.
Sanal şiddetin bireyler üzerinde birçok olumsuz psikolojik etkisi olabilir. Sanal şiddete maruz kalan birey korku ve kaygı hissedebilir, kendine güvenini ve saygısını kaybedebilir veya sosyal ilişkilerinde güvensiz birliktelikler yaşayabilir. Bu durumda bu şiddeti uygulayan kişiye siber zorba denmesi çok da yanlış olmaz. Sosyal ilişkilerde bu tür sorunlar çoğunlukla coğrafi olarak birbirlerinden uzak mesafede yaşayan bireylerde görülmektedir. Bireyler yakın yerlerde yaşadıkları ilişkilerinde uygulamak istedikleri yaptırımlarını sosyal medya ya da teknolojinin sağladığı imkânlar ile uzaktan uygulamaya çalışırlar. Örneğin, sosyal medya üzerinden takip ya da konum bilgisi paylaşma teknolojine sahip olan cep telefonu uygulamalarından zorla bilgi talep etmek gibi. Bu durum mobil erişimin bizlere sağlamış olduğu mekân bağımsız teknolojiye erişim imkanının yanlış kullanımı ile ortaya çıkan ve psikolojik olarak bireyleri olumsuz sonuçlara sürükleyen olaylardan biridir.
Peki şimdi siber zorbalıkta sosyal ilişkimizi nasıl daha güvenli tarafa nasıl çekebiliriz?
*Öncelikle kendi arkadaşlarımızın, hobilerimizin, hedeflerimizin veya hayallerimizin olduğunu unutmamalı ve bunu sosyal ilişkide olduğumuz kişilere ifade etmeliyiz.
*Kendi fikirlerimizin, inançlarımızın ve zevklerimizin olduğunun fakında olmalıyız.
*Fikir ayrılıklarımızı, çatışmalarımızı suçluluk hissetmeden sosyal ilişkide olduğumuz kişi ile paylaşmalıyız.
*Zorbalıkla ya da karşı tarafı memnun etmek için değil kendimizi mutlu etmek için bazı durumlarda hayır diyebilmeliyiz.
*Biricik olduğumuzu ve kendi mutluluğumuzdan sorumlu olduğumuzu kendimize hatırlatmalıyız.
*Kendi üzerimize düşen gereklilikleri yerine getirdiğimiz ancak olumlu sonuçlar alamadığımız zaman mağdur psikolojisi ile kısasa kısas mantığı gütmeden devletin kanun otoritelerine elimizdeki dijital veriler ile başvurmalıyız.
Hatice Günay
Psikolog / Sosyal Mühendislik Analisti
E – posta : hatice.gunay18@gmail.com