Teknoloji, Verimlilik ve İstihdam



Teknoloji, Verimlilik ve İstihdam

 Mehmet Ali İNCEEFECyberMag Dergisi Editörü

Salgında 3. dalga senaryoları önemli bir gündem oluşturmaya başladı. Salgının birinci yılı geride kalırken, bulaşma hızı yeniden ivme kazandı ve ülkemizde düştüğü kabul edilen vaka sayıları yeniden rekorlar kırmaya başladı. Görünen odur ki, salgın ortamında yaşamayı anlamak ve öğrenmek gerekiyor…

Tarihçi Noah Harari 2015 yılında yayımlandığı “Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi” isimli kitabında, kitlesel sanayileşmenin işçi sınıfını yaratması gibi, yapay zekâ (YZ) devriminin de “işe yaramaz” bir sınıf yaratacağını ileri sürmüştü. Yayımlandığında oldukça sarsıcı etki yaratan bu görüşe göre "işe yaramaz sınıf" yalnızca işsiz kalmayacak, aynı zamanda istihdam edilemez de olacaktır. Bilişim teknolojileri insanları iş piyasasının dışına iterek “işe yaramaz sınıfı” büyütmeye başlarsa refah devletlerinin sürdürülebilirliği ne kadar olasıdır?

Ülkemizde pek dikkat çekmese de bilişim ve teknoloji alanlarındaki gelişmelerin verimlilik ve istihdam üzerindeki etkileri, dün büyük umutlar vadederken bugün sorgulanmaya başladı. Geçtiğimiz aralık ayı içerisinde değerli akademisyen Prof. Dr. Daron Acemoğlu tarafından dile getirildiğinde şaşkınlık yaratan teknoloji, verimlilik ve istihdam konusundaki veriler genel bilgi ve beklentileri altüst eder nitelikteydi. Yine bir diğer değerli akademisyenimiz Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’in de hazırlayan ekip arasında yer aldığı “Rising Corporate Market Power: Emerging Policy Issues” başlıklı IMF raporu da Daron hocanın bulgularını destekler nitelikteydi. Üstelik bir adım daha öteye geçerek aşırı büyüyen şirketlerin geleneksel rekabet koşullarının yanında istihdam piyasasında önemli bir güce kavuştuklarını ve istihdam koşullarını etkileyip değiştirebildiklerini göstermektedir.

Her iki değerli akademisyenin ortaya koyduğu veriler, Harari’nin insanın geleceğine yönelik ileri sürdüğü sarsıcı görüş ve kaygıları onaylar görünmektedir. Öyleyse, teknolojinin geliştirilip insan ve toplum yaşamında daha fazla yer alması için girilen bu yarış anlamlı sayılabilir mi?

Veri temelli ekonomilerin etkinliğini ve gücünü artırdığı küresel salgın ortamında nisan ayı, kişisel verilerin saçılması açısından şaşırtıcı bir ay oldu:

  • 533 milyonun üzerinde Facebook kullanıcısının telefon numaraları, tam adları, yerleri, e-posta adresleri ve biyografik bilgileri yayımlandı.
  • Satılık iki milyon profilden oluşan bir örnekte, 533 milyon LinkedIn üyesinin tam adlarının, e-posta adreslerinin, telefon numaralarının, cinsiyetlerinin ve benzeri kişisel verilerinin görünür olduğu belirtildi.
  • Büyük bir veri saçılmasına maruz kalan en son teknoloji devi de sohbet uygulaması Clubhouse oldu; 1,3 milyon Clubhouse kullanıcısının kimlikleri, ad, fotoğraf URL'si, kullanıcı adı, Twitter tanıtıcısı, Instagram tanıtıcısı, takipçi sayısı ve kullanıcının takip ettiği kişi sayısı gibi bilgileri bir veri tabanının popüler bir hacker forumunda ücretsiz olarak sızdırdığı ortaya çıkartıldı.

Veri temelli ekonominin yarattığı bu kırılganlıklar beraberinde dünyada ve özellikle AB’de çok sert tedbirlerin alınmasını zorluyor.

Geçtiğimiz şubat ayında, İtalya'nın rekabet otoritesi (AGCM) kullanıcıları verilerinin ticari kullanımları hakkında eksik bilgilendirmesiyle ilgili daha önceki bir emre uymadığı için Facebook’u 7 milyon € idari para cezasına çarptırdı. AGCM, kayıt sırasında kullanıcılara sağladığı bilgiler ve hedefli reklamlardan vazgeçilmemesi dahil olmak üzere Facebook hakkında 2018 yılında açtığı soruşturma sonunda tüketici yasasını iki kez ihlal ettiği için 10 milyon € idari para cezası vermişti.

Ülkemizde de Rekabet Kurulu, Nisan ayı içerisinde de Google şirketlerinin genel arama hizmetleri pazarındaki hâkim durumunu kötüye kullanarak rekabeti bozduğu için “müteselsilen” 296 milyon TL idari para cezası kesti. Ayrıca Kurul, rekabetin yeniden tesis edilmesine yönelik bir dizi koşul koyarak “Beş yıllık süre boyunca ve yılda bir periyodik olarak kuruma rapor sunma” yükümlülüğü getirmiştir.

Benzer biçimde Rekabet Kurulu’nun uyguladığı cezalar bile ciddi bir caydırıcı ölçeğe (Bir önceki yıl gelirlerinin %10’una kadar -ki son uygulanan ceza 300 Milyon TL düzeyindedir.) sahipken, KVKK tarafından uygulanan para cezalarının çok düşük (en fazla 2 Milyon TL / 200 bin Avro düzeyinde) olması özellikle veri temelli ekonomilerde (ağırlıklı kişisel veriler) ülkenin genel durumunu belirleyen bir kritere dönüşmüş durumdadır.

Yukarıdaki örneklerin açık bir biçimde ortaya koyduğu gerçek, düzenlemelerin varlığı yanında etkin olarak uygulanmaları ve daha da önemlisi uygulanacak cezaların caydırıcı niteliğe sahip olmalarıdır… İşte bunun için WhatsApp/Facebook hizmetlerine yönelik kullanım koşul ve sözleşmelerini bizim gibi ülkelere kolaylıkla dayatırken, AB ülkelerine uygulama konusunda çekinik davranmalarına hatta belirli durumlarda uygulamaktan bütünüyle vaz geçmelerine yol açmaktadır.

Günümüzde ekonomilere kaynak oluşturan verilere, özellikle de kişisel verilere sahip çıkılması ve korunması, ülkelerin doğal kaynaklarına sahip çıkarak korumaları kadar hayati bir duruma gelmiş görünmektedir.

Sağlıklı günler dileğiyle…

Mehmet Ali İNCEEFE

Editör


İlginizi Çekebilecek Yazılar





İletişim | Gizlilik | Kullanım Koşulları